19 Mart 2009 Perşembe

Nât-ı Şerif - Şeyh Gâlib (1757-1799)




Hilye-i Şerif (Description of the Prophet)

Abdülkadir Şürki Efendi(?-1221/1806) Sabancı Müzesi


Nât-ı Şerif

Sultân-ı rüsûl, şâh-ı mümeccedsin efendim
Bî-çârelere devlet-i sermedsin efendim
Dîvân-ı İlâhîde ser-âmedsin efendim
Menşûr-ı le’amrüke mü’eyyedsin efendim
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim

Tâbiş-dih-i ervâh-ı mücerred güherindir
Mâlişgeh-i ruhsâr-ı melik hâk-i derindir
Ayîne-i dîdâr-ı tecellî nazarındır
Bû Bekr Ömer, Osmân ü Ali yârlarındır
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim

Hutben okunur minber-i iklîm-i bekâda
Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-i cezâda
Gül-bâng-i kudûmun çekilir Arş-ı Hudâda
Esmâ-i Şerîfin anılır arz u semâda
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim

Ol dem ki velîlerle nebîler kala hayrân
Nefsî deyü dehşetle kopa cümleden efgân
Ye’s ile usâtın ola ahvâli perîşân
Destûr-ı şefâ’atle senindir yine meydan
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim

Bir gün ki dalıp bahr-ı gama fikrete gittim
İlden yitirip kendimi, bî-hodluğa yitdim
İsyânım anıp, âkıbetimden hazer itdim
Bu matlâ’ı yâd eyledi bir seyyid işitdim
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim

Ümmîddeyiz ye’s ile âh eylemeyiz biz
Ser-mâye-i îmânı tebâh eylemeyiz biz
Bâbın koyup ağyâre penâh eylemeyiz biz
Bir kimseye sâyende nigâh eylemeyiz biz
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim

Bî-çâredir ümmetlerin isyânına bakma
Dest-i red urup, hasret ile Dûzâha kakma
Rahm eyle amân, âteş-i hicrânına yakma
Ez-cümle kulun Gâlib-i pür-cürmü bırakma
Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin efendim
Hakdan bize sultân-ı mü’eyyedsin efendim.




Sultân-ı rüsûl: Peygamberlerin sultanı
Şâh-ı mübecced: Yenileyen şah
Bî-çâre: Çaresiz, zavallı
Sermed: Başta gelen
Ser: Baş, başkan
Âmed: Gelen, geliş, merkezde bulunan il memuru
Menşûr: Yayılmış
Le’amrüke: Senin ömrüne andolsun (Peygamberimize hitaben Hicr Sûresi, âyet 72)
Mü’eyyed: Doğrulanmış
Tâbiş: Parıldayan, ışık yayan
Dih: Köy
Ervâh: Ruhlar
Mücerred: Katışıksız, yalnız
Güher: Cevher, mücevher
Mâlişgeh: Yüz sürülecek yer
Ruhsâr: Yanak
Hâk-i derin: Derin toprak
Ayîne:Ayna
Didâr: Yüz, çehre
Tecellî: Görünme, bilinme
Nazar: Bakış
Minber: Camilerde hatiplerin hutbe okudukları merdivenli yüksek kürsü
Bekâ: Sonsuzluk
Rûz-i cezâ: Cezâ günü
Gül-bâng-i kudûm: Dualarla geliş
Esmâ-i Şerîf: Şerefli isimler
Dem: An
Efgân: Feryat, çığlık
Ye’s: Üzüntü, keder
Usât: Âsiler
Ahvâl: Haller
Destûr-ı şefâ’at: Şefaat izninle
Bahr-ı gam: Keder denizi
Fikret: Düşünceler
Bî-hodluk: Kendinden geçme, bilinçsizlik
Hazer: Bin
Matlâ: Güneş veya yıldızların doğdukları yer
Ser-mâye: Ana mal, ömür
Tebâh: Buhar
Bâb: Kapı
Ağyâr: Yabancılar
Penâh: Sığınmak
Nigâh: Bakmak
Dest-i red: Elini vermemek, yüz çevirmek
Dûzâh: Cehennem
Ez-cümle: Mesela, bunun gibi
Pür-cürmü: Günahla